Pazartesi, Ekim 30, 2006
Çarşamba, Ekim 25, 2006
hokk
tee herseycokguzelolacak'tan kalan bi hevesle gidiverdim. hem de emek'te oynuyo. kacmaz. dedim ve gittim. ne bayramin birinci gunu olmasina, ne gosterimin ilk haftasi olmasina aldirmadan gittim. hevesim biraz kursagimda kaldi galiba. belki bikac kere daha izlemem gerek ama herseycokguzelolacak'i ilk izledigim gun kendime gelemedigimi hatiladikca biraz hak veriyorum kendime. nedenleri nedir diye ustune dusununce filmin, bikac sey yakaladim:
1.bayramda sokaga cikilmamali. sinemaya hic gidilmemeli.[pardon... gulmeniz zaten filmin komik oldugunu gosteriyo, bi de ustune "cokkomik laaaağğğnn!!" diye bagirmaniz gerekmiyo her espriden sonra! repeated approximately ten times!]
2.'bu bir yol filmi' diye reklamini yapiyolardi fakat bu bir yol filmi degil bence. bu filmin mekanlarindan biri arabanin icidir, evet ama bu bir filme 'yol filmi' demek icin yeterli midir? gelecegim yer su ki: aslinda filmde hicbir mekan iyi islenmemisti bence. komik ama en iyi islenen mekan iskender'in cocukluk yillarinin eviydi-toplamda filmin 2 dakikasini kapliyo olmasina ragmen. bu anlamda herseycokguzelolacak'in yanina bile yaklasamamis. belki istanbul ve bodrum sehirleri kendi baslarina cok derleyip toparlayici olduklarindan boyle bir his veriyolar ama sonucta bi degisiklik yok.
3.ha tabi bence bu durumun tek sorumlusu yonetmen ve yapimci. cemyilmaz ne kadar katkida bulundu bilemiyorum ama alitanerbaltaci zaten BKM'nin kadrolu elemanlarindanmis vizontele_episode_1'den itibaren. yapimci da BKMfilm isimli turk sinemasi icin ilk basta yararli olacagini dusundugum ama daha sonraki yillarda aslinda ne kadar zararli oldugunu farkettigim bir produksiyon sirketi. anliyorum paraniz var. jimmyjibler, dollyler, kameralar, objektifler, filtreler. ne kadar guzel hepsi. ama bunlar her seferinde ayni kullanilmaz ki! imdb sagolsun onun nedeni de uguricbak isimli goruntu yonetmeni sahsiyet imis. tabi bi goruntu yonetmeni tarz tutturmak ister ama ben vizontele'den beri ayni filmi izliyorum ya! nerdeyse tiyatro-film arasi bir genre yakalamaya calisiyorlarmis gibi butun BKM ailesi. sanki bir filmi cekmenin, montajlamanin sadece bir yolu varmis gibi. senaryo, mekan, kisiler kim olursa olsun film o sekilde cekilmeliymis gibi. aynen tiyatroda oyunu sadece bir noktadan(geleneksel italyan sahnede en azindan) deneyimleyebilecegimiz gibi. bu durum bende bi agresyon cikariyo ama nedenini de anlamis degilim. biraz tv dizisi yaklasimini andirdigindan, biraz fazla commercial kaygilarla yapildigindan olabilir. ama lutfen goruntu kullaniminda biraz daha fazla deney yapilsin artik su turk sinemasinda. (hanim koos turk sinemasina laf etti!)
filmin iyi yanlari: oyunculuk, karakter analizleri, muzik, baslangic sekansi. bence.
1.bayramda sokaga cikilmamali. sinemaya hic gidilmemeli.[pardon... gulmeniz zaten filmin komik oldugunu gosteriyo, bi de ustune "cokkomik laaaağğğnn!!" diye bagirmaniz gerekmiyo her espriden sonra! repeated approximately ten times!]
2.'bu bir yol filmi' diye reklamini yapiyolardi fakat bu bir yol filmi degil bence. bu filmin mekanlarindan biri arabanin icidir, evet ama bu bir filme 'yol filmi' demek icin yeterli midir? gelecegim yer su ki: aslinda filmde hicbir mekan iyi islenmemisti bence. komik ama en iyi islenen mekan iskender'in cocukluk yillarinin eviydi-toplamda filmin 2 dakikasini kapliyo olmasina ragmen. bu anlamda herseycokguzelolacak'in yanina bile yaklasamamis. belki istanbul ve bodrum sehirleri kendi baslarina cok derleyip toparlayici olduklarindan boyle bir his veriyolar ama sonucta bi degisiklik yok.
3.ha tabi bence bu durumun tek sorumlusu yonetmen ve yapimci. cemyilmaz ne kadar katkida bulundu bilemiyorum ama alitanerbaltaci zaten BKM'nin kadrolu elemanlarindanmis vizontele_episode_1'den itibaren. yapimci da BKMfilm isimli turk sinemasi icin ilk basta yararli olacagini dusundugum ama daha sonraki yillarda aslinda ne kadar zararli oldugunu farkettigim bir produksiyon sirketi. anliyorum paraniz var. jimmyjibler, dollyler, kameralar, objektifler, filtreler. ne kadar guzel hepsi. ama bunlar her seferinde ayni kullanilmaz ki! imdb sagolsun onun nedeni de uguricbak isimli goruntu yonetmeni sahsiyet imis. tabi bi goruntu yonetmeni tarz tutturmak ister ama ben vizontele'den beri ayni filmi izliyorum ya! nerdeyse tiyatro-film arasi bir genre yakalamaya calisiyorlarmis gibi butun BKM ailesi. sanki bir filmi cekmenin, montajlamanin sadece bir yolu varmis gibi. senaryo, mekan, kisiler kim olursa olsun film o sekilde cekilmeliymis gibi. aynen tiyatroda oyunu sadece bir noktadan(geleneksel italyan sahnede en azindan) deneyimleyebilecegimiz gibi. bu durum bende bi agresyon cikariyo ama nedenini de anlamis degilim. biraz tv dizisi yaklasimini andirdigindan, biraz fazla commercial kaygilarla yapildigindan olabilir. ama lutfen goruntu kullaniminda biraz daha fazla deney yapilsin artik su turk sinemasinda. (hanim koos turk sinemasina laf etti!)
filmin iyi yanlari: oyunculuk, karakter analizleri, muzik, baslangic sekansi. bence.
Cuma, Ekim 20, 2006
osbis
SU-kadikoy.22.39.sali.
yanimdaki eleman laptop'tan dizi izliyo. daha once de cok geldi basima. (sehirlerarasi yolculukta film koymalari da ayni sey aslinda.) ve her seferinde gozumu monitorden alamazken buluyorum kendimi. buluyorum evet. abartisiz bi sekilde baska bi is yapamiyorum. su anda bile alt yazilardan konuyu anlamaya calisiyorum. bunun nedeni basitce hareketli/renkli biseylerin dikkatimizi cekiyo olmasi gibi hayvansal bi icgudu olamaz. daha karmasik bi durum bence. otobusun camindaki goruntu de surekli degisiyo ona bakarsan (neye bakarsam?) ama ona bakmamaya katlaniyoruz(m). burdaki durum uretilmis imajin cekiciliginden geliyo bence. (diye cok pis geyige girmisim yazarken. simdi okurken tiskindim kendimden.iyy) "karpuz kabugundan gemiler yapmak" filminden cok da ileri gitmedik aslinda. nedenler degisti ama sonuclar ayni ve benim bazen muhendis yanim cok feci tutuyo galiba!
bi de toplu tasim araclari gibi unstable ortamlarda yazi yazma cabasi vardir ki sorma gitsin.
yanimdaki eleman laptop'tan dizi izliyo. daha once de cok geldi basima. (sehirlerarasi yolculukta film koymalari da ayni sey aslinda.) ve her seferinde gozumu monitorden alamazken buluyorum kendimi. buluyorum evet. abartisiz bi sekilde baska bi is yapamiyorum. su anda bile alt yazilardan konuyu anlamaya calisiyorum. bunun nedeni basitce hareketli/renkli biseylerin dikkatimizi cekiyo olmasi gibi hayvansal bi icgudu olamaz. daha karmasik bi durum bence. otobusun camindaki goruntu de surekli degisiyo ona bakarsan (neye bakarsam?) ama ona bakmamaya katlaniyoruz(m). burdaki durum uretilmis imajin cekiciliginden geliyo bence. (diye cok pis geyige girmisim yazarken. simdi okurken tiskindim kendimden.iyy) "karpuz kabugundan gemiler yapmak" filminden cok da ileri gitmedik aslinda. nedenler degisti ama sonuclar ayni ve benim bazen muhendis yanim cok feci tutuyo galiba!
bi de toplu tasim araclari gibi unstable ortamlarda yazi yazma cabasi vardir ki sorma gitsin.
Salı, Ekim 17, 2006
Pazar, Ekim 15, 2006
eskilerden bi dörtlük
bu aralar bebeem
pötibör gibiyim
çaya tam kıvamında batırman lazım
yoksa bardağa düşerim
pötibör gibiyim
çaya tam kıvamında batırman lazım
yoksa bardağa düşerim
Perşembe, Ekim 12, 2006
far.an.kara
12ekim2006.00.52.ankara-istanbul.katilkoc.
araba fari. far fasist birseydir. bildigin fasist. bunu en cok geceleri otoban kenarinda farkedersin. sahibine hizmet eder sadece. yolu gosterir. yardimci olur ona. ama ona sahip olmayanlara tam bir eziyettir. kör eder. ve bunu lokalde yapmaz. tavsan sendromundan bahsetmiyorum kesinlikle. o durum cok daha gercek bi deneyim en azindan. bedensel olarak paralize olmak. ama gorme yetini yitirdigin icin hayatla temasinin bir sure icin kesilmesi biraz daha yalan. aslinda boyle bi seyle yuzlestirdigi icin far bi yandan da iyi bisey. ama sellektoru kesinlikle 2. dunya savasi sirasinda alman bilim adamlari buldu. bundan eminim.
parfumun kokusu sehrine gore degisir mi? terle karisiyo aslinda burnuna gelmeden once. insanlar sehirlere gore farkli mi terlerler? bi insan sakarya caddesinde yururken evinin koridorundan daha guvende hisseder mi kendini? bir kentteki her yuz tanidik gelebilir mi? baska kentteki her yuz yabanci olabilir mi? bi laf vardir ya. yer onemli degil, arkadaslarin oldugu heryerde eglenirsin. tamamen yalan. evet, arkadaslarin oldugun yerde eglenirsin ama hep biseyler eksik kalir. dogrusu soyle bisey olabilir. ... bulamadim. zaten isim gucum elestri. bisey koydun mu su dunyaya desen. cevabim biraz olur ama o da tatmin edici degil. neyse kalibimiza geri donelim. bir metro amerikan filmlerinden bu kadar mi farkli olur? bi sehrin yollarinda yururken daha az yorulabilir mi biri? yalnizlik bu kadar mi az rahatsiz eder insani bir sehirde? ipod'daki hic bir sarki uymaz mi bir sehre? bir sehir (fon) muzigini reddedebilir mi? bir sehrin isanbula donusu disindaki guzelliklerini yakalamaktan aciz insana ne diyim ki ben?
bi insan dogumgunu huznune/coskusuna bu kadar mi yabanci olur?
araba fari. far fasist birseydir. bildigin fasist. bunu en cok geceleri otoban kenarinda farkedersin. sahibine hizmet eder sadece. yolu gosterir. yardimci olur ona. ama ona sahip olmayanlara tam bir eziyettir. kör eder. ve bunu lokalde yapmaz. tavsan sendromundan bahsetmiyorum kesinlikle. o durum cok daha gercek bi deneyim en azindan. bedensel olarak paralize olmak. ama gorme yetini yitirdigin icin hayatla temasinin bir sure icin kesilmesi biraz daha yalan. aslinda boyle bi seyle yuzlestirdigi icin far bi yandan da iyi bisey. ama sellektoru kesinlikle 2. dunya savasi sirasinda alman bilim adamlari buldu. bundan eminim.
parfumun kokusu sehrine gore degisir mi? terle karisiyo aslinda burnuna gelmeden once. insanlar sehirlere gore farkli mi terlerler? bi insan sakarya caddesinde yururken evinin koridorundan daha guvende hisseder mi kendini? bir kentteki her yuz tanidik gelebilir mi? baska kentteki her yuz yabanci olabilir mi? bi laf vardir ya. yer onemli degil, arkadaslarin oldugu heryerde eglenirsin. tamamen yalan. evet, arkadaslarin oldugun yerde eglenirsin ama hep biseyler eksik kalir. dogrusu soyle bisey olabilir. ... bulamadim. zaten isim gucum elestri. bisey koydun mu su dunyaya desen. cevabim biraz olur ama o da tatmin edici degil. neyse kalibimiza geri donelim. bir metro amerikan filmlerinden bu kadar mi farkli olur? bi sehrin yollarinda yururken daha az yorulabilir mi biri? yalnizlik bu kadar mi az rahatsiz eder insani bir sehirde? ipod'daki hic bir sarki uymaz mi bir sehre? bir sehir (fon) muzigini reddedebilir mi? bir sehrin isanbula donusu disindaki guzelliklerini yakalamaktan aciz insana ne diyim ki ben?
bi insan dogumgunu huznune/coskusuna bu kadar mi yabanci olur?
Çarşamba, Ekim 11, 2006
cizgi.adam.teyze.
ya muzik blogu isi yatti galiba yine ama boyle gunluk, anlik notlar isini sevdim galiba. du bakalim.
10 ekim 2006
15.00.istanbul-ankara.katil koc.
bisey farkettim. yola bakarken. yan seritteki yol cizgilerine odaklanirsan, uzaga odaklandigindan daha yavas geciyolar yanindan. yanibasindan. bundan bi metafora giderdim ama kendi basina yeterince yeterli galiba.
15.30.bisey dinlenme tesisi.
mola yerinde iki tip adam vardir. biri otobusten kendini atarcasina iner-ki bunlara tiryaki diyoruz. digeri otobuste yangin ciksa yerinden kipirdamaz-ki bunlara uykucu diyoruz. bi de bunlarin arasinda bi adam vardir.(iki demistim evet. cunku bu aradaki bir tip olusturacak yogunlukta degildir) bu adam hava -25 derece olsa bile kesin bi iner otobusten. ama hic acelesi yoktur. otobusten en son iner zaten. motorun durmasini bekler. bu adam mutlaka bi cay icer mola yerinde. sigara opsiyonel. cok kalabalik yerlerde durmaz. sIkIlIr kalabaliktan. malum filmdeki insan tarlalarini hatirlatan pisuarhanede buldugu ilk bos pisuara iser. rituelleri, takintilari yoktur gunluk hayatla ilgili. otantik malzemeler satan (aslinda herseyden biraz satan) dukkani kesin bi turlar ama hic bisey almaz. illa bisey almasi gerekiyosa, benzincinin marketine gider. ordaki "hersey" satma iddiasi daha mutevazidir cunku. bu adam hortumla camlar temizlenmeden once mutlaka yerini alir otobuste. gozlerin yikatmaya ihtiyaci vardir cunku.
17.40.otobus.
kulagimda bjork. hatun emotionaaal landscaapes diyo neye benzedigini bi turlu cikaramadigim sesiyle. arkamda. iki koltuga yanlamasina yatan muavin. muavin ve hosteslik kurumu hep aklimi karistirmistir esasinda. muavinlik daha cok tabi. hatta hosteslik kurumundan haz etmem hic. hostes guzeldir, hanimefendidir ama muavin can'dir. neyse. muavinlik muessesesi. surekli hareket halinde calisma durumu. sabit bir manzara olmamasi. panaromik adamlar bence muavinler. 16:9 gozleri olabilir mesela. soforden ayrilirlar ama. sofor hareketli durus halindedir. muavin ikinci dereceden hareketlidir. derhal geregi yapila! yanimda. iki (sayiyla 2) teyze. muhtemelen oruclu. otobusteki ilk serviste birer tuzlu, birer tatli alip gayya kuyusu
cantalarina attilar. ben o cantadan korkarim. teyze cantasidir o. kaptan magra adami halt etmistir o cantanin yaninda. neyse. hadi bunda bi sorun yok. olabilir. teyzedir. her gun bayramdir. ama sonra. birer tane cay istediler. tabi muavin once iki sicak su dolu bardak hazirladi ve teyzelere uzatti. bunlar olurken teyzeler pur dikkat izlediler muavini. tam bardaklari uzatirken teyzelerden nispeten daha kidemli olani "yok, biz sadece caylari istiyoruz" dedi. muavin elinde iki bardak sicak suyla paralize oldu. benim iki uc salter indi ama hayret kismini kontrol eden vana hala acikti sanirsam. bi on saniyelik restart molasindan sonra muavinle birlikte durumu idrak ettik (galiba). sonra teyzeler canta ici muzelerine birer adet lipton örlgırey sallama cay ilave ettiler. daha sonra ayni uygulamayi kolonyali mendil icin de devam ettirdiler ama bu sefer onceki kadar etkili olamadilar. (kolonya oruc bozuyo muydu ya?) ama anladim ki teyzelik ucsuz bucaksiz bir meslek. bir teyzenin nerde ne yapacagini tahmin edebiliyosan, o asla gercek bir teyze degildir. ben bunu gordum. sag caprazimda. uc yasinda bir erkek cocuk ve annesi. cok zor lan cocuk mocuk! dalga mi geciyon sen benlen? ama bjork ablayla da dalga gecmisler ki "how can you offer me love like that?" diye sormus zamaninda.
10 ekim 2006
15.00.istanbul-ankara.katil koc.
bisey farkettim. yola bakarken. yan seritteki yol cizgilerine odaklanirsan, uzaga odaklandigindan daha yavas geciyolar yanindan. yanibasindan. bundan bi metafora giderdim ama kendi basina yeterince yeterli galiba.
15.30.bisey dinlenme tesisi.
mola yerinde iki tip adam vardir. biri otobusten kendini atarcasina iner-ki bunlara tiryaki diyoruz. digeri otobuste yangin ciksa yerinden kipirdamaz-ki bunlara uykucu diyoruz. bi de bunlarin arasinda bi adam vardir.(iki demistim evet. cunku bu aradaki bir tip olusturacak yogunlukta degildir) bu adam hava -25 derece olsa bile kesin bi iner otobusten. ama hic acelesi yoktur. otobusten en son iner zaten. motorun durmasini bekler. bu adam mutlaka bi cay icer mola yerinde. sigara opsiyonel. cok kalabalik yerlerde durmaz. sIkIlIr kalabaliktan. malum filmdeki insan tarlalarini hatirlatan pisuarhanede buldugu ilk bos pisuara iser. rituelleri, takintilari yoktur gunluk hayatla ilgili. otantik malzemeler satan (aslinda herseyden biraz satan) dukkani kesin bi turlar ama hic bisey almaz. illa bisey almasi gerekiyosa, benzincinin marketine gider. ordaki "hersey" satma iddiasi daha mutevazidir cunku. bu adam hortumla camlar temizlenmeden once mutlaka yerini alir otobuste. gozlerin yikatmaya ihtiyaci vardir cunku.
17.40.otobus.
kulagimda bjork. hatun emotionaaal landscaapes diyo neye benzedigini bi turlu cikaramadigim sesiyle. arkamda. iki koltuga yanlamasina yatan muavin. muavin ve hosteslik kurumu hep aklimi karistirmistir esasinda. muavinlik daha cok tabi. hatta hosteslik kurumundan haz etmem hic. hostes guzeldir, hanimefendidir ama muavin can'dir. neyse. muavinlik muessesesi. surekli hareket halinde calisma durumu. sabit bir manzara olmamasi. panaromik adamlar bence muavinler. 16:9 gozleri olabilir mesela. soforden ayrilirlar ama. sofor hareketli durus halindedir. muavin ikinci dereceden hareketlidir. derhal geregi yapila! yanimda. iki (sayiyla 2) teyze. muhtemelen oruclu. otobusteki ilk serviste birer tuzlu, birer tatli alip gayya kuyusu
cantalarina attilar. ben o cantadan korkarim. teyze cantasidir o. kaptan magra adami halt etmistir o cantanin yaninda. neyse. hadi bunda bi sorun yok. olabilir. teyzedir. her gun bayramdir. ama sonra. birer tane cay istediler. tabi muavin once iki sicak su dolu bardak hazirladi ve teyzelere uzatti. bunlar olurken teyzeler pur dikkat izlediler muavini. tam bardaklari uzatirken teyzelerden nispeten daha kidemli olani "yok, biz sadece caylari istiyoruz" dedi. muavin elinde iki bardak sicak suyla paralize oldu. benim iki uc salter indi ama hayret kismini kontrol eden vana hala acikti sanirsam. bi on saniyelik restart molasindan sonra muavinle birlikte durumu idrak ettik (galiba). sonra teyzeler canta ici muzelerine birer adet lipton örlgırey sallama cay ilave ettiler. daha sonra ayni uygulamayi kolonyali mendil icin de devam ettirdiler ama bu sefer onceki kadar etkili olamadilar. (kolonya oruc bozuyo muydu ya?) ama anladim ki teyzelik ucsuz bucaksiz bir meslek. bir teyzenin nerde ne yapacagini tahmin edebiliyosan, o asla gercek bir teyze degildir. ben bunu gordum. sag caprazimda. uc yasinda bir erkek cocuk ve annesi. cok zor lan cocuk mocuk! dalga mi geciyon sen benlen? ama bjork ablayla da dalga gecmisler ki "how can you offer me love like that?" diye sormus zamaninda.
Pazar, Ekim 08, 2006
neden örbıncipsi sayin dogho?
efenim, bendeniz (vardi o nooldu yaa?), soyle bi 4-5 aydir saglam gypsy, klezmer music dinleyicisi oldum. tabi muzik sadece muzik degildir! sonra gatlif amca sagolsun bikac film izledim, biseyler okudum derken geldik nerelere. burayi muzik blogu gibi kullanmaktir niyetim ama muzik hakkinda nasi yazi yazilir pek bilmiyorum. bakicaz, bulucaz bi yontem.
blogun ismine gelince. amcamlar almislar baslarini gitmisler urbangypsy diye. gocebe olmayan cingene mi olur diye onceleri buyuk bir tiksintiyle kendilerine yaklasmis olsam da muziklerini dinleyince olayin farkli oldugunu anladim. nasil farkli oldugunu ilerleyen entrilerde umarim sizinle paylasacagimdir. baby steps... (parantez ici sizofrenisi tribine de giriyim. kim okucaksa burayi da? bu da klasik ilk blog entrisi tribi, onu da yapiyim. ohh benden guzeli yok.)
blogun ismine gelince. amcamlar almislar baslarini gitmisler urbangypsy diye. gocebe olmayan cingene mi olur diye onceleri buyuk bir tiksintiyle kendilerine yaklasmis olsam da muziklerini dinleyince olayin farkli oldugunu anladim. nasil farkli oldugunu ilerleyen entrilerde umarim sizinle paylasacagimdir. baby steps... (parantez ici sizofrenisi tribine de giriyim. kim okucaksa burayi da? bu da klasik ilk blog entrisi tribi, onu da yapiyim. ohh benden guzeli yok.)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)