bi yerde okumuştum ama nerde olduğunu hatırlamıyorum. sanırım bi arkadaşımın yazısı mıydı? neys. naber sorusunun anlamsızlığı. aslında çok tekrar edilen şeylerin anlamsızlaşma eğilimi vardır genel olarak ama tekrar edilen aynı zamanda cevap verilmesi beklenen bir soru olunca bu durum katlanarak çoğalıyo galiba. bu soruya cevap beklemek bazen o kadar anlamsız oluyo ki, onu ayaküstü sorulmuş olmak bile hafifletmiyo. aksine daha da ağırlaştırıyo. aslında ağır burda doğru kelime olmayabilir. anlamsız ve boş daha uygun olur galiba. ağırlaşan daha sonra durumun kendisi oluyo. bütün o fasıl. tekrar. rutin. rutin çünkü artık soru ucu açık bişey olmaktan çıkıp kendi üstüne kapanan, kendi cevabıyla birlikte gelen bi monologa dönüşüyo. bu monologun cevap kısmı dönemler halinde değişiyo. mesela benim şu andaki kalıbım "okul devam ediyo işte tezle uğraşıyorum ya." bundan bi önceki "abi okul feci bastırdı, kafamı kaldıramıyorum"du. ondan önceki "işte son sınıf olduk. klasik kaygılar falan. ehe ehe." gibi bişeydi galiba. bi süre sonra bu cümleyi söylemenin kendi başına bir performansa dönüşmesiyle içten içe, öyle olmasam bile "bok gibiyim" deme isteğiyle dolup taşıyorum. ama böyle desem bile bu durumun nedenlerinin irdelendiği başka bi döngüye girilceğini bilmenin verdiği dayanılmaz hafiflik beni durduruyo.
galiba kış geldi, benim triplerimi de getirdi. bilmiyorum. bazen zorunlu olduğumuz, sessizliğe dayanamadığımız için konuştuğumuzu düşünüyorum gerçekten. halbuki ne güzeldir sessizlik. istanbul-ankara otobüsünün sessizliği çok güzeldir mesela.
galiba kış geldi, benim triplerimi de getirdi. bilmiyorum. bazen zorunlu olduğumuz, sessizliğe dayanamadığımız için konuştuğumuzu düşünüyorum gerçekten. halbuki ne güzeldir sessizlik. istanbul-ankara otobüsünün sessizliği çok güzeldir mesela.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder