Cumartesi, Aralık 08, 2007

. gol atıldıktan soora bi grup kameraman gol atan takımın, bi grup da yiyen takımın futbolcularına zum yapar ya. yönetmen de bi onu bi onu gösterir. o gol yiyen takımın topçularına zum yapan kameramanın yerinde olmak hiç istemem. ne zalımca bi harekettir. zaten bence gol sevinci gol kadar önemli bi mesele. gerçi memleketimizde futbolla ilgili her durum gibi biraz kıt bi durumda bu konu ama...

. anlayamadığım şey şu ki. adamlar elenktronik tabela koymuşlar. 3 saniyede bir değişiyo. diyo ki "kadıköy-karaköy 13.20" soora hemen değişiyo yazılar yandan kaymalı falan. "13.10.23". soora yine başa döniyo "kadıköy-karaköy 13.20". e be kardeşim niye depar atıyosunuz? 2 adet bilgiyi birleştirmek bu kadar mı zor? hadi teyzelere bişey demiyorum. onlar yolda birine çarpsa da oracıkta maraz çıksa diye koşuyolar. ama yani hepiniz aklı başında adamlarsınız. daha 10 dakka var la vapırın kalkmasına. bi soluklan hele.

Cumartesi, Kasım 17, 2007

heidi klum heidi klum heidiiiiiii
tam zamanı tam zamanı şimdiiiiii

push the button

Cumartesi, Kasım 10, 2007

Salı, Kasım 06, 2007

. ohh bee! dinlemişim şehirde replikas özlemeyi...

.şu mu yani? insan beyni n yılda bu kadar mı gelişti? aynı odada duran 2 bonus kafa insanı birbiriyle akraba sancak kadar mı? çok vahim bi durum bence.

.hasbel kader hayatının bir evresinde "eşli dans" kursuna gitmiş olan her insan evladı neden her tür müzikte o kursta öğrendiklerini uygulamaya çalışır? zaten göt kadar olan barın da ebesini sikerler salsa hareketleriyle. bi de o koreografik dans ediyo ya! ona yer açmamız lazım. çarpışırsak 9da 9 ben kusurluyum yani. benim de her müzikte pogo yapasım geliyo işte o zmn. pogom da tatlıdır haa. bi yiyen bi daha ister.

Cuma, Kasım 02, 2007

. insanların eline şemsiye verince neden vahşileşiyolar? ya da mallaşıyolar? çok mu kompleks bi geometrisi var şemsiye aygıtının anlamıyorum ki. nedir yani?!

. ohh hava da soğudu. nasıl mutluyum nasıl! saatler de geri alındı ki iyice keyfim yerine geldi. 4buçuk 5te ışık yakmaya başlıyorum evde. daha ne isterim. valla ironik ya da sarkastik olmuyorum. seviyorum kışı. yazı ayrı kışı ayrı baharı ayrı. sevgi böcüüne dönüşcem bi süre daha pis elektrik yaymazsam.

. hani kaşıkların, çatalların falan konduğu bi çekmece vardır ya. bi türlü tam açılmaz orası hani. herşeyin sadece sapını görürsün. hadi piçak yine bi derece ayrılıyo. onun sapı böyle kalındır nispeten. ama çatalla kaşık adeta salak olduğumu her o çekmeceyi açışımda yüzüme yüzüme vuruyo! ne alcaksam her seferinde diğerini çekiyorum ilk başta. ve inatla kafaları bu tarafa bakıcak şekilde yerleştirilmez ya o aletler. morgdan kalma alışkanlık mıdır nedir. artık çatalın ve kaşığın aynı anda kullanıldığı yemekler yiyorum sadece evde. ya da tatlı çatalı ve kaşığı kullanıyorum. onlar en yakındaki paralel bölmedeler zaten. her tarafları expose.

Çarşamba, Eylül 26, 2007

."ne ..... ..... ne bişey" diye bi kalıp var. çok güzel. herşeye gidiyo.

."hiç değilse bi .... kere ..... ....." diye de bi kalıp var. cümleyi, konuyu falan hep toparlar. severiz.

.feysbükünde poke diye bi olay var ya. kısaca dürtmek. keşke bunun değişik versiyonları da olsa. dürtmekten sıkılıyo insan bi süre soora. nebliim kulaa üfleme, muucccck diye karşıdakinin apış arasına doğru hamle yapma, enseye tokat, çelme takma falan. poke nedir ki yani? amerikalıların bulduğu en muzurca hareket işte. zaten ya bu kadar olabiliyolar ya da wildboyz, jackass falan. arası yok.

.yannız "arası yok" argümanı da çok feci bişeymiş. şimdi farkettim.

.bu yaz karpuza bi soğukluk hissettim. eskiden en kadim dostumdu yazları. sabah öğle akşam ikindi sahur. her türlü giderdi. yanına ne koyarsan koy. her türlü. bu sene ama bi garipti. o karpuz eski karpuz değildi sanki. heryere sıçrıyo, çok tatlı, falan fıstık. vermedi eski tadı. adeta bi götü kalkmış idi. garip bi hüzün bastırdı beni bugün bunu düşündüğümde. tam düşünürken de ağzımda siyah üzümün bıraktığı mayhoş gıcırtı vardı. çok hoşuma gitmişti bu gıcırtı. ulan dedim karpuz, bi üzüm kadar olamadın bu sene. çok kırgınım sana. çok.

.bu sadece türkiyeye özgü bişey mi bilmiyorum ama çok ilgincime gidiyo. misal bi yolda yürüyorum. gündüz gece farketmez ama geceleri daha çok oluyo. hani evime gidiyorum bayaa hergün yürüdüğüm yoldan. tesadüftendir ki o sırada da önümden bi karşı cins yürüyo oluyo. benim kulaamda kulaklık gayet normal yürürken önümdeki şahsiyet önce bi kıllanma belirtileri gösteriyo. böyle hafiften yana çekilmeler falan. soora bi bahanesini bulup arkaya dönüyo ve bana bakıyo. aha diyorum başladık. sonra çantasını daha bi sıkı tutmaya başlıyo. en son hamle olarak da te karşı kaldırıma geçiyo. işte tam o an öyle bir nefretle doluyorum ki o ana kadar skimde olmayan hatuna "e madem kaçtın karşı kaldırıma, madem benim varlığımdan rahatsız oluyosun, ben de seni haksız çıkarmıyım bari" diyip devamını getiresim geliyo. soora zach condon "it's been a loooong timee since I've seeeen youuu smiiileee" diye hüzünlü hüzünlü söylerken bu hislerin hepsi geçiveriyo.

.ben şimdi iri bi kişiyim ya. toplu taşıma araçlarında en son benim yanıma biri oturur. hatta bazen hiç oturmaz kimse. ayakta dururlar onun yerine. okkaddar mutlu olurum ki ben bu duruma. adeta o sırada mutluluktan kahkahalar atarım. bacaklarımı gere gere giderim bütün yolu. missss!!!

Salı, Eylül 18, 2007

.vapurda alt kattaki kapalı yerler var ya. oralar vapur gibi değil. ben sksen oraya girip de oturmam vapurda. ama bazısı var-ki bu bazısı genellikle genç kız oluyo- vapura adımını atar atmaz ilk gördüğü kapıdan içeri giriyo ve ilk gördüğü oturağa kıçını koyuyo. lan sanki manzaradan, kokudan kaçıyo mübarek. tamam anladık çok güzelsin, çok çekici (çekiç?) ve seksisin ve bütün erkekler delici bakışlarıyla seni rahatsız ediyo ve sen olabildiğince hızlı bir şekilde o bakışlardan kaçmak isteyerek kendini bulduğun ilk kovuğa atıyosun ama bisstrgit ya! amma tribe girmişin sen de! lan ne diye başladım nereye geldi konu! ben sözle vapurda oturma yerlerine göre insan sınıflandırması yapcaktım. olayın geldiği yere bak. aslında burdan da genel bir türkkızı analizine gider de bu post şimdi hiç kasamıcam. anlayan anlamıştır zaten uzun cümleden.

.kablo ne garip bişey lan. duramıyo durduğu yerde. stabilizasyonu imkansız. tek başına bile 3 dk biyerde yannız bıraksan döndüğünde gördüğün en kör düğümle karşılaşma olasılığın yüzde doksan. bi de yanlışlıkla çoğulsa bu gablular. o zmn yarraa yidin. bu kabloları kan çekiyo çünkü. illa samimi olmak istiyolar. dolanmayan kablonun icad olunduğu gün insanlık bi milad yaşıcak.

.hani bir taksi beklerken
hani bir teyze gelir de
hani yanından geçer ya
işte öyle birşey

hani üç adım daha atar ya
hani önüne geçer ya
hani taksiye el yapar ya
işte öyle birşey

hani o tek akıllıdır ya
hani sen silme salaksındır ya
hani sıra diye bişey yoktur ya
işte öyle birşey

hani o taksiye biner ya
hani ana avrad gidersin ya
hani pencereden sana bakar ya
işte öyle birşey

Cuma, Eylül 14, 2007

sanatsal fotolu post


bütün gün kayda değer hiçbişey yapmamış olmanın verdiği hafiflikle yatay pozisyona geçmeden aklıma bişey takıldı. şimdi ve burada olmasa bile bi yerde, bi vakitte kesin olcak diye bi his var ya. yani var heralde. işte o çok büyük bi yalan galiba. olmazsa olmaz arkadaşım. hayatta kalmak için sadece fiziksel özelliklerimiz (saç, tırnak, göz kapağı, kulak kılı, vb) yok. zihinsel özelliklerimiz de var bu işe yarayan. bu da o zihinsel özelliklerden bi tanesinin sonucu sanırsam. bişey olmayınca aynen devreye giriyo ve o en açıklanamaz hissi pompalıyo bi salgı bezinden kana. veriyo babam veriyo. sen de diyosun ki "nasıl olsa bi gün olcak, sittiret". yarrak olcak! yani herşey de olcak diye bi kural yok. bazı şeyler de olmaz. nasıl olsun ki? olmaz. bi arkadaşın lafı vardı. onu modifiye edim ben cuk oturur buraya.

edemedim modifiye. onun yerine kendisini söyliyim, anlayan anlar zaten.
"gelmişsem, ordayımdır."

Perşembe, Eylül 13, 2007

allahkorusun

gol atan adam dünyanın başka neresinde öyle muamele görür?

hi5

belli bi yaştan soora sevinçelerini çakmak suretiyle yaşayan erkek kimselere gerçekten çok üzülüyürum. evet üzüm.

Pazartesi, Eylül 10, 2007

bugün

konuşcak bişey bulamadım.

Çarşamba, Eylül 05, 2007

selıd

.rakınkok en iyi otoparkta yaşanır. seneye alter-rakınkok olsa. otoparkta. işim olmasa içeri girmezdim lan. gerçi işim olmasa gitmezdim. çişim olmaz. espiri. evet. hem de kötü espiri. blogu kapalı sesdeneme arkadaşımın da dediği gibi "kötü espiri iyidir." çok kötü espiri daha iyidir. tavlaya burda hiç girmiyorum bile. girersem çok uzar.

.uykusuz henüz ilk sayısından tuvaletteki çamaşır makinesinin üstünde yerini aldı. olmuş yani. benim kriterim de bu. çamaşır makinası. makinası mı makinesi mi lan? ikisi de fonetik olarak iyi gibin. mesela makina mühendisliği iyi ama makine dairesi de iyi. arkasına gelen şeye göre değişsin bence. evet öyle olsun. (delicevat vardı lan)

.evden çıkmadan kazanılan para çıkarak kazanılandan 3 kat daha değerlidir.

."aşkıııaaamm" şeklinde hitabeti tercih eden çiftlerin kafalarını birbirine tokuşturmak suretiyle düzeltmeye çalışcam. bundan sonraki misyonum bu. evet.

Pazartesi, Eylül 03, 2007

Cuma, Ağustos 31, 2007

florasampul


valla boşuna okuyoz mühendislik falan. diskavıri gelsin bunun belgeselini yapsın öyle 4km lik gökdelen inşaatı gösterceğine! aylavtörkişkıreytiviti!

Perşembe, Ağustos 16, 2007

nesçay

kahveyle aram hiç iyi olmadı. neskafe, türk kahvesi, küba kahvesi. hiç farketmiyo, sevemedim bi türlü. entel dantel olmak yolunda ağır bi darbeydi bu benim için. kahve içmeyen entel mi olur lan? nası sabahlıyosun o zaman? sabahlamadan entel olcağını da düşünmüyosun umarım! bi de onun yerine çay içiyorum aksi gibi. günde min 1 litre. iyice entellikten yoksun bi insan olmaya yolunda ilerliyorum. derken ido imdadıma yetişti. vapurda neskafe satmaya başladılar böyle kağıt bardaklarda. ama bu bardaklarda aynı zamanda duble çay da satıyolar. ben de sinsi gibi neskafe bardaanda duble çay içiyorum. hem çayımı içiyorum, hem neskafe içiyomuş karizmasına sahibim. böyle bi duruşum değişti artık. vapurda bi şeklim var. artık ajda bardakta höpürdeterek çay içen insan değilim.

Cuma, Ağustos 03, 2007

itir af

hayata karşı en iyi stratejim
üşengeçlik.

Perşembe, Ağustos 02, 2007

hangunder

geceleri sabahtan kalma oluyorum hep.

Pazartesi, Temmuz 30, 2007

sıfat olarak sağlam

ah be ertuğrul! herşeyinle süpersin ama o soyadın yok mu! o soyadından öyle bi tiksincem ki bu sezon boyunca anlatamam. hayır bence normel bi soyad ama yaratıcı spor yazarlarımız beni tiskindircekler.

neyse boşver onu bunu da çarşamba akşamüstü kazandayız, unutma.

beşiktaşıııı moleeeeyyy!!!

Cumartesi, Temmuz 21, 2007

askerlik ve konser ilişkisi


çok bişey yazmıcam bu konuda ama çok feci tiksindim sadece. bi de adama sormazlar mı "e be yarraam, askere giderken saçları kesiyosun da sakal niye duruyo hala?" diye? şöyle 110, redd, üçnoktabir, 84 falan hepsini bi yere toplayıp verceksin sopayı bellerine, verceksin hortumu bellerine. ımınırzınıcdadınısktiklerim!!! töbe töbee.

Cumartesi, Temmuz 14, 2007

ısraf ısraf

küresel ısınmaya karşı kişisel yöntemler geliştirmemiz lazım. evet, genel uyarıları da dikkate alalım ama genel uyarılar toplumu tekleştirme üzerinden çalıştığı için çoğu zaman uygulanabilir olmuyolar. işte bu yüzden de alternatif yöntemler bulunmalı. benim şahsen bikaç yöntemim var ama burda en sevdiğimi ifşa etmek istiyorum. şimdi efenim, beni bilen bilir, çok hapşuran bi insanımdır. böyle bi bünyem var. iş başvurularında falan 'kendinizi üç kelimeyle tanımlayın' şeklinde sorularda üçün biri kesin 'hapşuran' olur. o derece. bi başladımmı da öyle hemen durmam. comboları patlatırım. bi gün mortal combat'a benden esinlenerek bi karakter koyulursa onun fatalitisinin ne olcağı çok net. "killer sneeze" tazyikli bir hapşurukla (yannız hapşuruk kelimesi imgelediği eyleme ne kadar uygun di mi? zaten kelimeyi söylerken bayaa bi tükrük saçmak zorunda kalıyosun.) yarı baygın düşmanının etini kemiğinden sıyırıyosun ve iskelet aynen sarhoş gibi salınmaya devam ediyo. o derece yani. ulan ne anlatıyodum nerelere geldim. neyse diyodum ki. haliyle bu hapşuruklar sırasında bedenden dışarı kışkıran sümüksü yapıları evcilleştirmek, mümkünse bir kağıt parçasına hapsetmek lazımdır adab kuralları nedeniyle. tahmin edilebileceği üzere benim bu konu için harcadığım kağıt miktarı, yazı yazmak, telefonla konuşurken spastik şekiller çizmek, king oynarken puanları yazmak gibi hareketler için harcadığım kağıt miktarının kat-be-kat fazlasına denk geliyo. ben de napıyorum ormanlarımız daha fazla katledilmesin diye? vücut sıvılarımla sırılsıklam ettiğim kağıt parçasını, mendil olur, peçete olur, tuvalet kağıdı olur, atmıyorum. bi köşeye koyuyorum. tabi burda önemli bi kısım da kullanırken mümkün olduğunca geometrique şekilde katlamaya özen göstermek. sonrasında işi çok kolaylaştırıyor.mümkünse güneş alan bi köşeye ve bunları kurutuyorum. bu sümüksel sıvılar o kadar ilginçler ki kağıtlara zarar vermiyolar. bunlar kuruduktan sonra itina ile kat yerlerlerinden geri açıyorum. tabi geometrique bi şekilde katladığım için işim çok kolaylaşıyo. bu işlemi yaptıktan sonra zaten siz de bu doğa harikasına şahit olcaksınız ama ben sonucu da burda söyliyim. evet, yeniden kullanılabilir oluyolar bu kağıtlar ve böylece kağıt ısrafımı nerdeyse yarıya düşürmüş oluyorum.

not: bu işlemi en fazla ikinci türevinde bırakmanızı tavsiye ederim. bakteriyel açıdan.

Çarşamba, Temmuz 11, 2007

avare ile aware arasındaki bi v'lik fark kadar

Salı, Temmuz 10, 2007

gavır

CanÇanak says (15:41):
6 kişi sahada bi kişi yedek klübesinde bi kişi şeref tribününde bi kişi ülkesinde tedavide bi kişi paf takımıyla antrenmanlara çıkmak suretiyle 10 yabancıyı kabul etmiş federasyon
DoGHo says (15:41):
hahahahah
CanÇanak says (15:42):
aynı anda onu birden aynı yerde olamicakmış
DoGHo says (15:42):
ama sahadaki 6 kisinin en fazla 4u ayni anda bi yari sahada olabiliyomus
CanÇanak says (15:42):
tabi kale önünde 3 ten fazlası yasak
DoGHo says (15:42):
en fazla 2si kafa topuna cikabilcek bi kornerde
DoGHo says (15:43):
sahaya yalandan sakatliklar icin giren saglik ekibinin aslinda su dolu olan cantasindan en fazla 4u su alabilcek
CanÇanak says (15:43):
ayırca misal istanbul takımı ise söz konusu takım sahaya yedek klübesinden bi sivaslı girerken en az bi sivaslı ya da iki elazığlı çıkmak zorunda oyundan
DoGHo says (15:43):
topsakal konteynjani hakkinda bisey yapmislar mi?
CanÇanak says (15:44):
çaykur rizespora serbest bırakmışlar sanırım
yine de klüpler birliği 5+1 de diretiyomuş
DoGHo says (15:44):
pivot forvetten haber var mi?
CanÇanak says (15:44):
özhan canaydın ümit karanın doğuştan öyle oldugu için muaf tutulmasını rica etmiş
CanÇanak says (15:45):
topsakalı kesilince dengesini kaybediomuş doktor raporu varmış karanın
DoGHo says (15:45):
ceyhun da birakmis
o hangi kategoriye giriyo?

Pazar, Temmuz 08, 2007

yaz_______________ı

sakalımın içi vıcık vıcık kıl olmuş

Cumartesi, Temmuz 07, 2007

yaz______________ı

şehrimin içi vıcık vıcık bayrak olmuş.

Perşembe, Temmuz 05, 2007

yaz_____________ı

ayağımın altı vıcık vıcık kablo olmuş.

Salı, Temmuz 03, 2007

topcanavarı

bütün sene festivallerde juggling yapabilmek için ter döken arkadaşlar! burdan size sesleniyorum! birleşin, sendikalaşın, haklarınızı arayın! sizin festivallere değil festivallerin size ihtiyacı var. siz festivallere parayla girmeyi bırak üstüne para verilerek davet edilmelisiniz. hadi gelin türkiye jaglin federasyonunun temellerini masstival'de atın. kurtarın şu topçuları çileden. unite and rule the world!

Cuma, Haziran 29, 2007

öğrl

ya aslında demleme hiçbişeye değişilmez ama bazen insan üşeniyo. hop suyu kaynat, sallamayı daldır çıkar, daldır çıkar oldu mu sana çay? tadı bi skime benzemiyo ama işte çay hissi veriyo. hadi o evde yaptığın, kimsenin de bişey diyemiceği bi durum amma ben bi kafede olsun, bi restoranda olsun çay isteyince benim önüme içi sıcak su dolu sk kadar bi fincanla yanında da şirin kaplar içinde çakma örlgırey getiriyosan, ben o reklamdaki gibi senin ağzının içinde demlerim o çayı. götoolanı ya! kafesin lan! sıtarbakstan önce de var mıydı bu durum hatırlamıyorum ama suç yarıyarıya o pezevenklerin. ulan ne kahve sever milletmişiz haberimiz yokmuş! gelsin fırapuçinolar, gitsin makiyatolar, uçsun espıressolar, varsın latteler. sonra tabi çay isteyince de yarak gibi bişey getiriyolar. fincanın içindeki su da musluk suyu değilse adam değilim. hayır mesela şöyle yapsalar yine bi derece. fincanın içinde sallama olsa boş boş ama başka bi kapta sıcak su getirseler. o suyu döksen sen. dökersen rengi değişse yalandan. yine daha çekilir. ama böyle o kadar çirkin bişey oluyo ki. bi de öyle bi fincan getiriyolar ki ajda bardak daha çok su alır. dibine kadar dolduruyolar. ulan dallama! o sallamanın hacmi yok mu? o sallama o suyu taşırmıcak mı? o su nazik fincanınızın tabağına akmıcak mı? ben de senin beline beline vurma isteğiyle dolmıcam mi? nası sinir yapmış bünye belli değil ha!

Perşembe, Haziran 28, 2007

Cuma, Haziran 22, 2007

göte giren link tıklanmaz

allah hep epiyır oflayn takılıyo lan. allah'tan gelen mailler direk junk'a düşüyo. cebinden arıcam, yurtdışı olduğu için hem ona giricek hem bana. bende de kontür az biliyon mu. aslında bloklamıştım ben onu da soora kaldırdım bloğu. doğu bloğu. ğoğuğoğuğoğu. balıklar demek böyle konuşuyomuş hep. balıkların spam filter'ı da balık hafızalı mı?
allaan balıı.
balık allah.
ballah.
allık.

Cumartesi, Haziran 16, 2007

dgm

.türkiye'deki diş macunu firmaları reklam çekimleri için yıllardır larsvontrier'le çalışıyolarmış.

.akses kızını sadece ben öldürmek istemiyorum di mi?

.bizim sokakta bi teyze var. teyzenin bi köpeği var. fino tarzı. çok havlıyo. teyze çok havlayan köpeğini susturmak için aynı onun gibi havlıyo.

."her kese her keseye" kalıbı artık lütfen yaa! bak allaan adını verdim. lütfen.

Çarşamba, Haziran 13, 2007

vakf

zeytin-sabun-bal ne pis bi üçlüymüş be!

Cumartesi, Mayıs 12, 2007

tesbih

.kalemliği olan insandan biraz çekinirim.
.iki cep telefonu olan insanla fazla samimi olmam.
(.bi cep telefonu iki hattı olan insana inceden acırım.)
.yolda kolkola yürüyen hemcinsten uzak dururum. homofobi değil. çok başka bişey.
.yolda kulaklıkla yürüyen insana içim kaynar.

Çarşamba, Mayıs 02, 2007

çadırımın üstüne şıp dedi

.yağmurlu bi günde bi kere daha anladım ki insan yaratığının da yelesi var.

.yağmurlu günlerde sanki şehir daha bi yumuşak mı oluyo? insanlar biraz daha samimi görünüyo gözüme. bunda saç modelinin de inkar edilemez bi katkısı var tabi. yeleler iniyo. insanlar daha narin adımlar atıyolar. tabi bunda da paçaların ıslanmaması isteğinin katkısı olabilir. ama olsun. anne ben bugün şehir romantiği oldum.

.yağmurdan kaçan insandan biraz çekinirim. hele ki yağmurda şemsiyeyle dolaşanın yanına yaklaşmam.

.ıslak kafa ıslak bedende bulunur.

.kentli atasözü: "yağmurda en güvenli yer, mazgalın üstüdür"

.aslında çatı kenarlarından birikip, akan sular olmasa yağmur o kadar ses çıkarmıyo.

.dayydarayyriirayydarayydarayy.

Salı, Mayıs 01, 2007

ğ2

.sigara içenlerin etrafta gordukleri her içbükey şeyi kültablası sanmaları sonsuza kadar yasaklansın.

."vodka-kınnektingpiipıl", "god is busy, may i help you" vb. yazılı tshirtler giymek topsakaldan 1 sene önce falan yasaklanmıştı ama yine hatırlatmak lazım galiba. (ha bu aralar bu "design" tshirtler familyasına, oraya nası girdiğini kesinlikle anlamadığım, "the ramones" tshirtu eklenmiştir ki evlere şenlik)

.kültürşok konserinde çok pis pogo var! radyo eksen gençliğine duyrulur.

.ne mutlu?

Pazartesi, Nisan 30, 2007

ğ

.kim, ne zaman, nası bi akıl yürütme ile bi meyveye "yeni dünya" ismini vermiş olabilir?

.ömer güvenç'in kafasındaki kulaklıklar var ya. işte onlar kafasına monte onun. röportaj yapmadığı zaman da öyle o. bi tek mikrofonu veriyolar. ensesinde kulaklık ve mikrofon girişi var. ligtv yine ensesindeki audio-out plug'dan alıyo sesi. kompile muhabir.

.aylavteseka.

.buldum. yannız başınayken yüksek sesle "türküm" diyosun. böyle içini güzel bi his kaplıyosa çok iyi. kaplamıyosa s i k t i r g i t.

.hani msn'de sharing folder diye bişey var. msn sağolsun artık bizi dosya gidene kadar pencere açık kalmak zorunda olduğu için sonlara doğru iyice bayatlayan muhabbetten kurtardı. yok düştüydü, bi daha gönderdiydi, yavaş gidiyodu, msn'in bi şekilde zararlı bulunmasından dolayı silindiydi derdinden de kurtardı aynı şekilde. artık haber vermeden de dosya koyabiliyosun ama özellikle süprüz yapmak istemiyosan söylüyosun tabi ya da en başından zaten sen istemiş oluyosun. ama tabi bu dosyanın sync etmesi bayaa bi süre aldığı (belki aralarda sign-out'lardan dolayı günler falan geçtiği) için sharing folder'ınızda yeni bi dosya geldi mesajını görünce insanın içine ani bi sevinç doluyo. zaten bütün dünyayı indirmeye çalışan bünyeye bi anda sanki cebinde unuttuğu parayı hiç ummadığı anda tekrar bulmuşcasına bi çoşku doluyo. o dosyayı açması, dinlemesi, okuması başka dosyalardan -bi süreliğine- daha cazip oluyo. ya da abartıyorum. bilemedim şimdi.

.terliyim, öpmiyim.
.hastayım, sarılmıyım.
.reglim, kasmıyım.
.türküm, mutluyum.
.kaldım, sağım.
.beşiktaşım, benim.

Çarşamba, Nisan 25, 2007

ulan corc kuluuni de yıllardır sinsice bekledi ve sonunda cumhurşeysi oldu ya! artık bu dünyanın çivisi çıkmış aga.

cigar

efenim, bağyanları içtikleri sigaraya göre çok pis sınıflandırırım. misal ince uzun sigaralar var. kim, nası, nerden buluyo bu sigaraları bilmiyom ama kesinlikle çok feci bi imaj çiziyo bunu içen bağyanlar. şimdi tam olarak da tarif edemicem ama bi kıllık oluyo kesin bu bağyanlarda. bi snobluk durumu var galiba. ama uzak durma aurası yayıyolar. o kesin. sonracııma siyah sigara içen kızlar var. bunlara bağyan demek için çok küçük oluyolar genelde. iyice pis bi kokusu var zaten onun. insanın burun çeperlerine iğne batırıyo geçerken. neyse. bunlar iki ayrı uçta dolaşıyolar. ya eski kaşar izlenimi oluyo ya da süttençıkmışakkaşık. içiş stillerine göre anlaşılıyo hangi uçta oldukları. (sigara çekme ve üfleme stilleri tamamen ayrı bi postun konusudur zaten.) bi de normal sigara ellerine büyük gelen kızlar vardır. puro gibi durur. bunlara basitçe küçük bedenli kategorisini uygun gördüm ben. ama arkadaşım parmağından kalın bi sigarayı içince de komik görünüyosun. kabul et. bi de samsun, maltepe içen bağyanlar vardır ki bunlar geynç ve yaşlı olarak ikiye ayrılır. geynçlerinden korkucaksın. ya sıkı bunalımdadırlar, ya da sıkı özentidirler. yaşlıları babacan tavrındadırlar. muttemelen eskilerde bi zamanlarda aktivist durumlar yaşanmıştır. böyle bissürü anlatıcak hikayesi vardır. kılıbık kocası vardır. tiki kızı vardır. falan fıstık. iyidir yani. elem, vinstın gibi nerdeyse noname sigaraları içenler hakkında -inanmazsın- bi fikrim yok. herşey olabilirler. herkes. malboro (layt) kızları vardır bi de. onu artık anlatmama gerenk yok heralde. böyle.

Salı, Nisan 17, 2007

soru

kıyısı
ortasından daha güzel olan şeyleri sıralayınız.

Pazartesi, Nisan 09, 2007

kısa

bilerek kaldırmadım kafamı. basit bi bahane bulabilirdim halbuki. ne biliyim. vapurun nerden geçtiği gibi. ama yapmadım. o sırada sadece ellerini görüyo olmak yetti. klasik rock dinliyodu galiba. tutunamayanlar okuyodu. can bi ara çok övmüştü ama okumamıştım. elleri çok güzel çeviriyodu sayfaları. önümdeki gaste bütün anlamını yitirdi. yalandan sayfa değiştiriyodum sadece. güzel bi kadının sahip olduğu eller değillerdi. birinin sahip olduğu bi uzuv gibi değillerdi. fetiş objesi hiç değillerdi. sahip olmak istemedim. karaköyden kadıköye kadar yetti.

bunlar görmek istediğimiz manzalar!

Çarşamba, Nisan 04, 2007

bahhar

.sezonun ilk akşamüstü birasını içmiş bulunuyorum. vatana millete hayırlı olsun. bundan soora olayımız da gusta'dır. bilenler bilmeyenlere öğretsin.

.lan bi dönem konsantremeyvasuyu diye bişey içirmişlerdi bize. o nesil olarak hala maymundan daha ileri bi aşamada durduğumuz için burdan bütün allah müessesesine teşekkür etmeyi borç bilirim.

.en güzeli küçük esnaflıkmış arkadaş. bunu bilir bunu söylerim bundan sonra. bütün gün makara kukara. oh.

.burdan alpayerdem'e sesleniyorum. alpay. ben bütün hayatım boyunca iyi yaşa demiş bi insanım. refleks olarak. alışmışım bi kere. ama her seferinde de bi kıllanıyodum. adeta ismim berkcanmış, sarpgülmüş gibi bi his doluyodu içime. ama sen bugün beni o kaddar güzel tiksindirdin ki bu laftan, artık sksen iyi yaşa demem kimseye. teşekkürler alpay, teşekkürler erdem.

Pazartesi, Nisan 02, 2007

yemek üzerine sallamalar

hani taze fasulye yersin ya. etli. etli fasulye. hani aralarda her ne kadar birer birer tırtıklasan da içindeki dürtüye yenik düşersin her seferinde ve sonunda o tabakta biraraya geldiğinde orta boy bi pirzola yapabilecek kadar et kalmıştır. pirzola. en güzel kısmı en sona kalmıştır. son. acaba aralarda fasulyeyle birlikte yesen daha mı iyi olur ki? ara. ama o en son damakta kalan tad da hiçbişeye değişilmez ki. tad. damak. kal. dı.

Çarşamba, Mart 28, 2007

tümce

hiç
zaten
yapa
ma
dım
ki
ben
öyle
ama

Çarşamba, Mart 21, 2007

Cuma, Mart 16, 2007

ıspartanın nüfuzu 300den fazla bi kere!

."bavul ticareti" konseptini yıllarca yanlış anlamışım. zaten hiç feasable gelmiyodu o haliyle.

.kredi kartıyla ödeme yaparken, kasiyerin şifre girilen andaki geriliminin hastasıyım.

.bi eliyle sevgilisinin diğeriyle de kız arkadaşının elini tutup yürümek de ne pis bi huymuş be kardeşim.

.sanıyorum ki yutüp türk insanının içindeki saykodelik ve sürrealist damarı patlattı. buyrunuz.

.iranlılar 300 filmine ABD propagandası yaptığı için çok kızmış. ben de bir hayvan hakları savunucusu ve aktivisti olarak filmdeki fil ve gergedan kullanımından dolayı çok kırgınım. ve peircingli bi insan olarak filmin piercing takanları kötü ve yanlış temsil ettiğini düşünüyorum. ve filmdeki bulut kullanımının fazla nemli olduğunu düşünüyorum ve meteorolojinin derhal bu konuda bi fetva yayınlamasını istiyorum. eee bi de filmde legolas'ın eşcinsel eğilimli bi karakter tarafından oynanmasına tepkiliyim ve en son olarak da bunlar hep belli zümrelerin işidir diyorum. evet. böyledir.

."sütten çıkmış ak kaşık" ne pis bi tabirdir ya. hiçkimse de öyle değildir ya. ulan bi kişi de sütten çımış ak kaşık olsun ya! ne biçim bi idealmiş kardeşim! büyüyünce sütten çıkm eeeh çok uzattım. hadi.

Pazar, Mart 11, 2007

ne demişler?

insanlar
konuşa
konuşa.

Perşembe, Mart 08, 2007

flyer

idea: bendeniz
tasar: maarif

endüstürüyel kıt'a

sokak lambasının yalnızlığı
kaldırım taşındaki çene kırığı
inşaat demirinin bükük beli
araba egsozunun soğuk algınlığı

Salı, Mart 06, 2007

neither begin nor finish

başlamak bitirmenin yarısıdır. baş-lamak. bu laf herşeyin bir başı olduğu varsayımıyla mı söylenmiştir? bişeyin içine girebilmek için başını mı bulmak gerekir? ortasından başlasak olmaz mı? görüldüğü gibi olmuyomuş. önce dilin başını kesmek lazım. lafa bak! ortasından başlamak. böyle düşününce "istediğimiz sorudan başlayabilir miyiz hocam?" istenirse devrimsel bir soru bile olabiliyo. başlamamak bitirmemenin kaçta kaçıdır? başlamak musluğu havuzu 3 saatte dolduruyo, bitirmek musluğu 7 saatte boşaltıyo. bu havuzda nilüfer yetişmesi için kaç saate ihtiyaç var?

Pazar, Mart 04, 2007

her hal

DoGHo says (22:38):
lan sen ozalit isini biliyon di mi emirden?
Can says (22:38):
ne bastırıcan
DoGHo says (22:38):
ne bastircagim degil de
neye bastircagim
seffaf bisey olsun istiyorum
DoGHo says (22:39):
yani sadece yazilar goruksun cama yapistirinca
Can says (22:39):
aydınger gibi mi
asetat?
DoGHo says (22:40):
asetat daha cok
Can says (22:41):
e basarlar heralde
ben emire sadece çizimlerde yardım ediodum
DoGHo says (22:41):
bana heraldeyle gelme
Can says (22:41):
bastırdığı zaman yanında olmuodum oek
DoGHo says (22:41):
bana heraldeyle gelme
Can says (22:42):
heralde
heralde ile sana gelicez yarın akşam
müsait misiniz
DoGHo says (22:43):
gelme abicim bana heraldeyle
tek basina gel
basimin ustune
ama heraldeyle gelceksen
hic gelme daha iyi
Can says (22:44):
heralde nolucak
çok istiodu size gelmeyi
ayıp olur şimdi ben gidiom sen gelme mi diyim
heralde de gelsin
DoGHo says (22:45):
yok aabi yok
hastalandi falan de
bisey de
gelmesin heralde meral de
Can says (22:45):
peki

Cuma, Mart 02, 2007

gibi

pazar günü ananemin içini evde hazırladığı custom pidenin ana öğün olduğu öğle yemeğinden sonra üstünde tanecikler birikmeden elimi yıkamaya koştuğum sabun.

Salı, Şubat 27, 2007

kaçak oynamak

hani kalorifer böcüü adında toplanan bi takım eklembacaklılar vardır ya. genelde geceleri çıkarlar ortaya. bu arkadaşlar bulundukları ortamda ışık açtığında verdikleri tepkiye göre -inanmazsın- ikiye ayrılır. bunların ilk çeşidi daha elin düğmeye giderken sezerler ve koşuşturmaya başlarlar. sen zaten ışığı açtığında ancak ve ancak bunların kıçını görürsün. bunlara ben vampir eklembacaklılar diyorum. başka bi model ise ışığın yanmasıyla birlikte ölü taklidi yapmayı seçerler. "kıpırdamayın! kıpırdamazsak bizi farkedemez!" ben bu arkadaşlara da devekuşumsu tavşan eklembacaklılar diyorum ve tabii ki daha çok seviyorum öbür kurnazlardan. vampir kısmısını hızım yeterse vıccırtlamayı bile tercih ediyorum çoğu zaman. ama devekuşumsular çok samimi ve sevecenler. altında biraz naiflik de olsa kaçak oynamıyolar. bütün endamlarıyla dikiliyolar adamın karşısında. hatta ben kendilerini arkadaşım olarak görüyorum artık. geçen iki muhabbet ettik, valla sağlam çocuklar hepsi. deliriyorum di mi? olsun o kadar. bi böcük kadar olamadık!

aylavtörkişhospitıliti

Cumartesi, Şubat 24, 2007

¹°ret

.teyzeleri ikiye ayırırım: çantasında şehirlerarası otobüs firması ıslak mendili olanlar ve olmayanlar.

.polis filmi var ya. hani haluk bilginer'in oynadığı. hani sadece haluk bilginer'in oynadığı. ha işte ona sakkın gitmeyin. gitmek isteyeni ne pahasına olursa olsun durdurun. aman diyim.

.gerry diye bi film var ya. hani gusvansant abi yapmış. onu mutlaka bulun, izleyin. belki sizi de sizden alır.

.suret ne güzel bi kelimedir ya! surattan çok farklı. çok daha yüklü. mesela suretini özlediğim insanlarla, suratını özlediklerim arasında o kadar çok fark var ki. mesela suretini görünce mutlu olduğum insanlarla, suratını görünce güldüğüm insanlar arasında o kadar çok fark var ki. mesela suretini skiyim demekle, suratını skiyim demek arasında da çok fark var. suret içinde dokunma hissi barındırıyo. surat görme hissi. sureti göremezsiniz. surata dokunmak yabancılaştırır. suratın yokluğu (suratsız, yani puşt, yani yalancı, yani eşşek) ile suretin yokluğu (suretsiz, yani, yanisi yok) farklıdır ve ben geçen günlerde bayaa bi suretsiz dolaştım.

Cumartesi, Şubat 17, 2007

mani

bu aralar bebeem
cüzdanda akbil gibiyim
arada bir çevirmen lazım
yoksa iz yapabilirim

Perşembe, Şubat 15, 2007

artık

artık neskafe servisi yapılıyo vapurda. çay içmek isteyenler gidip kendi alıyo. yepisyeni koltuklar yaptılar dışarı tarafa ama iki koltuğun birleştiği yer eskisinden küçük ve kesinlikle boş bir çay bardağı için güvenli bi yer değil artık. çayın parasını boşları toplarken alırlardı, artık neskahvenin bedelini içmeden önce ödemek gerekiyo. takır tukur ama sağlam ahşap iskeleler yerine alüminyum ve hafif olanlarını yapıyolar. artık iskele verilirken beklenen süre azalıcak. vapura beleş tuvalet koydular. tuvaletin olduğu açıklık lağım kokuyo. iskeleye yaklaşırken güzel bi kadın sesi tarafından uyandırılıyorum artık.
şimdi karşıya geçebilirsiniz.
şimdi karşıya geçebilirsiniz.
şimdi karşıya geçebilirsiniz.
şimdi karşıya geçebilirsiniz.
şimdi karşıya geçebilirsiniz.
4.
3.
2.
1.

Çarşamba, Şubat 14, 2007

Cuma, Şubat 09, 2007

a pair of water please!

.çiftçi.çifte.çifit.çiftlik.çift.nedir çift? bu sorunun cevabı paradoksal olarak tek midir? tabiyki değil! paradoks da neymiş? kıçımı yesin benim paradoks. öhüm. neyse. şimdi efenim, çift dediğimiz fasilitenin denişik versiyonları olabilmekte olan dünyamızda,(nefes al) bu gece iki verziyonuna odaklancağız.(kızcağız var bi de. zavallı kız anlamında. burdaki ama farklı. zavallı odaklanma gibi değil. yanlış anlaşılma olmasın.)[not: parantez içi ve dışının uzunluk açısından yer değiştirdiği bi post yazılacak!] bu iki verziyonu birbiriyle çelişki içinde kanımca. zaten çelişki olmadan nasıl post yazayım ben? çelişkisiz post, postsuz çelişki olmaaağğzz! bu çiftlerden biri gözlük. ingilizceden kalan mirasla söyleyecek olursak: a pair of glasses. bu nasıl bi çifttir? hemen bi çift analizi yapalım. bu efenime söyliyim en basitinden ayrılmayan bi çifttir. teoride çift, pratikte tektir. analiz bitti. şimdi çıkarımlara gelelim. ben böyle çiftleri çok severim. böyle çiftleri alıp böğrüme sokasım gelir. gadasını yirim ben böyle çiftlerin. ama gel gör ki bi çift versiyonu var. jah düşmanıma vermesin. bu versiyona en iyi örnek ÇORAPTIR! evet. çorap. çorabın hiçbişeye en iyi örnek olamıycağını düşünenler! size sesleniyorum! şimdi susma ve dinleme zamanı! bu versiyon daha bi lafına sadıktır. candır. kaplandır. hem teoride hem pratikte çifttir bunlar. sadece paketten ilk çıktıklarında hain bir plastik parçasıyla bağlıdırlar. ama derhal onları birbirinden ayırmak ister gönül. o güzelim çifti öyle birlikte görmek hiç iyi gelmez bünyeye. çift dediğin ayrı durur. çok yakın olmak iyi değildir. gözden ırak gönülden ırak hiç değildir.

.konuşurken abi olarak telafuz edilen şey lütfen ama lütfen ağabey olarak yazılmasın. midem bulanıyo lan okurken. sesli okumaya çalışırsan direk yediklerin çıkıyo zaten.

.hani ikea'dan bişeyler alıyo insanlar. misal sandalye. sonra böyle aldıklarının ertesi sabahı herkese büyük bi iştahla anlatıyolar ya. "olm çok güzel lan! böyle herşeyi kendin yapıyon. klavuzdan takibediyon. çok eylenceli ollum! süper! hiper!" falan diye. büyük yalan! bu adamcıklar ilk başta o sandalyenin götünü fizana, başını lüleburgaza koyuyolar. (lüleburgaz ne lan?) vidalar olmuyo, yönü ters oluyo, dengesi tutmuyo, kulp takılmıyo, olmuyo da olmuyo. sonra bi o gaz geçiyo. bi sakinleşiyo. klavuzu daha farklı bi gözle görüyo artık. göt olmuş insan gözüyle. gönül gözü gibi bişey. göt gözü. sonra sakin sakin yapıyo o sandalyeyi. yaptığın sandalyenin de üstüne oturmak güzel bişey. hatta ingilizcenin esnekliğinden yararlanayım da iğrenç bi espiriyle bitiriyim: it's a wonderful feeling to sit on something that you erected.

Salı, Şubat 06, 2007

dikta.n

.taksilerde conversation starter olarak "memleket neresi?" phrase'inin kullanılması yasaklanmış. bi de florasan lambalarda sıtarter vardır ki ona hiç girmiyorum şimdi. mesela şöyle bişey olabilir: "ee etnik köken ne abi senin?"

.gavurların türkiye'ye konser veriyoruz kisvesi altında DJ_Set'le gelmeleri çok feci yasaklanmış. afedersin taşak mı geçiyonuz la bizle? onu ben de yaparım! plak tak çıkar, arada geçiş yap, sonra nooldu? konser verdim. biz de 50 kafa bayıldığımızla kalıyoruz. yok kardeşim yassaahh!

.şu havada vapurda içerde oturmak kesinlikle yasaklanmış!

.balık tutmaya başlamak istiyorum tekrardan. birinin gaz vermesi lazım ama. bakalım.

.kiraz gümüş! çok yakında kadıköy çarşıda!

reklamlar bitti. şimdi yayınımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Pazartesi, Şubat 05, 2007

phot(n)o.scape

bunun aşağıdaki fotoğrafın yanında kulak yoluyla alınması tavsiye edilir.

Cuma, Şubat 02, 2007

kör-el-mek

.çayı şekersiz içerim ama kaşıksız kesinlikle içemem. böyle de bi insanım.

.anne ben ergene bağladım.

."tahammülsüzlük sınırlarında dolaşmak ve insanlar arası ilişkircikler" isimli kitabım yakında tüm kitap marketlerde.

.üye olduğum bütün mail gruplarına şöyle bi mail atmak istiyorum:

Subject: hrantdink
Body: blablablablablablablablablablablablablablablablablablablablablablablab
blablablablablablablablablablablablablablablablablablablablablablablabla
blablablablablabla.


.köprüde disko ortamı yakalayan büyükşehir belediyesine burdan bütün istanbul halkı adına teşekkür ediyorum. ellerine sağlık. istanbulun buna ihtiyacı vardı. eşşek sıpaları!

.ev ile evrensel arasındaki köprüm bu aralar trafiğe kapalı. ışık döşettiriyorum. bahara açıcaz allah izin verirse.

.23:00 karaköy-kadıköy vapurunun alt kat en arkasında içtiğim biranın tadını hiçbişeyde bulamadım be arkadaş.

Çarşamba, Ocak 31, 2007

bloga bikaç gün yazı yazmayınca bünyede biriken su

.çluluk duygusu da neyin nesidir?

.daha sık ingilizce rüya görmeliyim. manyak aksanım var lan!

.15 yaşımdan beri "18 yaş sınırı" denilen kavramla bi alakam olmadığı gerçeği geçen gün yüzüme bir acme örsü gibi vurdu.

.post-rak janrısı sinematiktir.

.bükreş'in doğusu, batısı, önüm, arkam, sağım, solum.

Pazar, Ocak 28, 2007

Cuma, Ocak 26, 2007

Çarşamba, Ocak 24, 2007

ne kadar?

travma sonrası yapılan işler / eylemler, verilen / alınan tepkiler, söylenen / verilen sözler, yazılan/okunan metinler ne kadar inandırıcı / kalıcı / samimi / gerçek / geçerli olabilir?

Perşembe, Ocak 18, 2007

köpür

Herhangi bir engelle ayrılmış iki yakayı birbirine bağlayan veya trafik akımının, başka bir trafik akımını kesmeden üstten geçmesini sağlayan ahşap, kâgir, beton veya demir yapı.

köprü sadece geçiş yeri midir? iki yakayı birleştiriyim derken kendine bakmayı unutmuş bi yer olabilir mi köprü? yolgeçenhanı bi çeşit köprü müdür? kültürler arası köprü görevi gören kişiler ve şeyleri eşşek köprüden geçinceye kadar dövmek gerekir mi? köprünün üstünde trafik sıkışmaz mı hiç? ben isterim ki köprülerin üzerlerinde özel durma yerleri yapılsın. orda sadece durulsun. hareketsizliğin tembellik olmadığı yerler olsun oralar. 'iki arada bi derede'lik ayıplanmasın köprülerin üzerinde. bi şöyle bi böyle olunabilsin. "olm senin için şöyle böyle diyolar" bi iltifat olsun. tutarsızlık taçlandırılsın, irrasyonalite üzerine methiyeler düzülsün. döneklik ünvanı olsun. dönek elton john. köprünün üzeri o kadar dolsun ki, bi süre sonra köprü geçiş için kullanılamaz olsun. köprü sadece duruş için olsun.

Herhangi bir engelle ayrılmış iki yakayı birbirine bağlarken trafik akımının direncini kıran, başka bir trafik akımının mümkün olduğunun kimseyi üzmeden anlaşılmasını sağlayan ahşap, kâgir, beton veya demir yapı.

ya sev ya teyze!

ataşehir-kadıköy katilkoç servisi.

teyze: kadıköye gidiyo di mi?
şofer: evet teyzecim, son durak kadıköy.
teyzö: ne! son durak mı? evladım, geçerken beni kadıköye bırakır mısın? acelem var benim.

(nefes al, nefes ver, nefes al, nefes ver)

Salı, Ocak 16, 2007

karışık

.buldum! ankara büyük ölçekli bir anane evidir! (anane evinin nası bişey olduğu tamamen başka bi post konusudur.)
.mutfak tezgahıyla insan beyni arasında çok feci yakınlıklar var. bu konuda açıklama yapmayı isveçli bilim adamlarına bırakıyorum.
.insanları ikiye ayırırım. kanepede sızılabilecekler ve sızılamıcaklar.
.akıl karışıklığı iyidir. bazen.

Cuma, Ocak 12, 2007

koşkoş

uzun bi koşunun ardından kaçırmak, yetişmek kadar keyif vericidir. böyle.
(iş bu post'ta metafor kullanılmamıştır.)

Perşembe, Ocak 11, 2007

uygun cevap

-bozuk yok muydu?
+beyin yok muydu?

bişeybişey

.bloglarda romantiklik yapmak derhal yasaklansın.
.avatarda bütün kızlar güzel gözükmenin, o sihirli açıdan fotoğraf çekmenin bi yolunu kesin buluyolar galiba. çirkin avatar kampanyası başlatasım var!
.dün istanbul gotham city oldu.
.karaköyden kuledibine çıkarken, galata kulesinin heybetiyle çıkışını kapattığı bi sokak var. işte orda oturmak istiyorum. ya da istemiyorum. moda'da çok iyiyim ben. yaşasın anadolu yakası! yaşasın kadıköyü!
.mindflow of an idiot: animasyon fim->çizgifilm->çocuk filmi->türkçe dublaj. ardından bütün türkiye'de dublajsız bir kopyasının bile bulunmadığı animasyon filmler! simpsons filmine de mi aynı muameleyi yapcaklar merakla bekliyoruz.

Pazartesi, Ocak 08, 2007

aylavyu!

-You just got to do exactly what I say!
-Okay.
-Did I say "okay"?
-No.
-No. What did I say?
-Do exactly what you say.
-EXACTLY what I say!

Pazar, Ocak 07, 2007

alaka

-'atsan atılmaz, satsan satılmaz' sözünü bulanı eşşek sudan gelinceye kadar dövmek istemekteyim.

-"He who listens hard doesn't see." buyurmuş kafka.

-geçen tencereyle insan yavrusu arasında bi ilişki bulmuştum ama şimdi hatırlamıyorum.

-'ama arkadaşlar iyidir' buyurmuş derviş.

Cumartesi, Ocak 06, 2007

teytey

kafa dağıtmak diye bişey var ya. onu mesela literally yapabilsek. kafayı bi takım eklem yerlerinden ayırıp, evin çeşitli köşelerine dağıtsak. bi süre öyle kalsa kafa. sonra geri toplasak parçaları falan fıstık.

Perşembe, Ocak 04, 2007

nıcnıc

toplu taşıma araçlarındaki ani firen ya da kaza olasılığı sonrası gelen nıcnıc sesinin arkadan öne, nesilden nesile aktarılmasına alışmıştım da; aynı sesin sinema salonunda bir türk filminde sarfedilen küfürden sonra katlanarak çoğalmasına galiba alışamıcam! üzgünüm!

Pazartesi, Ocak 01, 2007

hophop

heyooo!!! hersey mukemmel oldu!! hersey resetlendi!!! ne kadar guzel bi dunyada yasiyoruz!! lalalalalallaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa!!!!